30 Aralık 2010 Perşembe

zaman_02

ey sonsuza dogru genisleyip giden zaman,
genisledikce benim icin görünmezlesiyorsun,
oluyorsun 'hicbirzaman'...

28 Aralık 2010 Salı

can sıkıntısı

Bir gün dünyada cok siradisi seyler olsa...

mesela renkli TV, 'su mu olacak bu mu?' sorusuna 'reklamlardan sonra' demese, reklam diye bir sey yokmus  mesela...

ya da renkli TV, 'birileri ülkemizde baska diller konusmak istiyormus' dese, tabi ki özgürlükler talep edilir, 'haydi bunu konusalim' dese, tahakküm, zorbalik diye bir sey yokmus mesela..

sonra orta halli, orta sinif Türkiyeli aile de dese ki buna karsilik; 'elbette, biz cocuklarimiz icin, aydinlik, özgür bir gelecek istiyoruz, varimiz yogumuz bunadir, bugün demokrasiyi tesis etmek mi? zevkle...haydi bunu konusalim...' idealar, fanteziler fanatizmi, tutuculuk diye bir sey yokmus mesela...

velhasil can sıkıntısı kakalak gibi bir sey...
Bir gün dünyada herkes ve hersey yok olacak, ondan baska...

18 Aralık 2010 Cumartesi

biz...

kelimeler biziz...onlarin icine nüfus etmek lazim...

15 Aralık 2010 Çarşamba

soru_02

....ve sonra sen de onlara 'arkadasim' mi diyorsun?

13 Aralık 2010 Pazartesi

bugünün anlam ve önemine dair..

bugün 13 aralik 2010.
gün itibariyle isten cikarilmis bulunmaktayim..

tuhaf duygular icindeyim...
en azindan bir süre özgür olmanin mükemmel hissiyatiyla, memleketin halini düsündükce istikbalime yakistirdigim buhranli duygular ic ice dolaniyor, hafif bulanti esliginde ferah esintilere karisiyor...

önümüze bakalim tabi ama bugünü de unutmayalim..
gün 13 aralik 2010..
önemli bir gün bugün..

10 Aralık 2010 Cuma

zaman_01

"zaman aşındırır..."

Halil Turhanlı - ('Cuma Adlı Adamlar', Açık Radyo)

5 Aralık 2010 Pazar

alinti_03

"ah bir an önce eve gitsem diye gecti icimden yalnizliga karsi kendime koyu mavi upuzun bir atki örüyorum her gün dönünce isten oturuyorum örgümün basina/ bir ters bir düz/ bir ters bir düz/ bir ters bir düz/ bir ters bir düz/ bir ters bir düz/ gece gögünde bulutlara benziyor-"

Nilüfer Güngörmüs, 'Büyük A'

1 Aralık 2010 Çarşamba

umuda güzelleme

Ey umut;
git basimdan,
bazen herseyi daha da zorlastiriyorsun..

28 Kasım 2010 Pazar

heyula.

fotograf: ünal dogan

28 kasim pazar, 2010.
ve hatiratimiz bir heyula'ya dönüsür, bizse seyreyleriz bu netameli gidisi..

26 Kasım 2010 Cuma

hiç

varlik alinir, yokluga satilir, ekmek parasina..

25 Kasım 2010 Perşembe

24 Kasım 2010 Çarşamba

bu bir...

kafes değilse ne?

23 Kasım 2010 Salı

yokum ki ben..

22 Kasım 2010 Pazartesi

ç.

Sonra babam beni görüp 'ne kadar da kücükmüş' demiş.
içine kıvrık
içine dogru bükük
içiçine girmiş
iç içe
içinden içinden
içli içli
eksik...

21 Kasım 2010 Pazar

14 Kasım 2010 Pazar

sürdürülemez eylem

KARANLIK'a girip bir  arkadasa bakip bakip cikmak.

kimlik_01

alamanyadan gelme (türkiyeli)..

10 Kasım 2010 Çarşamba

mesela

benden bosalan yere kendimi koysam diyorum..

9 Kasım 2010 Salı

dikis

tutturamadigim dikisler sökülse tek tek..

8 Kasım 2010 Pazartesi

eylem

(mumlu) eylem.

4 Kasım 2010 Perşembe

an

'Hangisi daha heyecanli, dokunduktan bir saniye sonrasi mi, dokunmadan bir saniye öncesi mi?'


Hatirlayamadigim bir kaynaktan 'an' denen seye dair-

31 Ekim 2010 Pazar

beden

cansız beden.

30 Ekim 2010 Cumartesi

zero (siyah-beyaz)

" how many of you people know you're alive? how many of you people know you're really alive?" 


(siz, kaciniz hayatta oldugunuzun farkindasiniz? kaciniz gercekten hayatta oldugunuzun farkindasiniz?)

Jim Morrison-
Oliver Stone'un The Doors filminden-



29 Ekim 2010 Cuma

faşizm

"Tam bir faşizm! baska bir sey degil!"


Fatih Pinar'in 'Gedikpasa Ayakkabi Esnafi' videosundan..
http://vimeo.com/13021597

28 Ekim 2010 Perşembe

soru_01

arzu, yoruyor,
öfke, korkutuyor,
peki ben ne hissetmeli?

çocuk (diger)..

("devlet babasina") taş atan çocuk. 

27 Ekim 2010 Çarşamba

daha da...

anlarken, tek basina. anladikca daha da...

21 Ekim 2010 Perşembe

'ülkesine yeterli derecede güçlü' bağı olmadığına karar verilmesi...

(Shengen vizesi için) "Değerlendirmede takdire bağlı red:

Vize redlerinin büyük bir oranı, vizenin onaylanmaması gerektiği varsayımına uyan türdeki göçmen politikası değerlendirmeleri nedeniyle gerçekleşir. Göçmen politikası kaynaklı red kararları, takdire bağlı değerlendirme sonucunda, vizeye başvuran kişinin vize bitiminde kendi ülkesine dönme niyeti olup olmadığına dair şüphe duyulması zemininde oluşur.
Değerlendirmeye temel oluşturan, müracaatçının kendi ülkesine olan bağıdır. Bu çerçevede ilgili değerlendirme faktörleri, müracaatçının medeni hali, yaşı, uyruğu, barınma durumu, iş/eğitim durumlari vb olarak sıralanabilir. Göçmenlik alanındaki yetkililer, müracaatçının yeterli derecede güçlü bağı olduğuna ve bunun diğer koşulları karşıladığına kanaat getirirlerse vize onaylanabilir. Yetkililerin, müracaatçının kendi ülkesine yeterli derecede güçlü bağı olmadığına karar verdigi durumlarda, vizenin verilmesini destekleyen belirli özel sosyal bağlar da yoksa müracat reddedilir (Ayrıntılı bilgi ileridedir)
Vize müracatınun reddedilmesine yol açabilecek olan başka takdire bağlı değerlendirme kriterleri de vardır:
- Dış politika yada güvenlik politikasının reddi desteklediği düşünceleri
- Seyahat amacına ilişkin şüphe oluşturacak zemin bulunması
- Sağlanan bilgilere ilişkin şüphe olusturacak zemin bulunması
Sosyal bağların sağlamlığı göz önüne alınarak vize onaylanması:
Müracaatçının kendi ülkesine yeterli derecede güçlü bağı olmadığına karar verildiyse, müracat genellikle reddedilecektir. Buna rağmen, göçmenlik alanındaki yetkililer, sosyal bağların sağlamlığının yeterliliğine karar verirlerse vizeyi onaylayabilirler. Vize işlemlerinde ağırlık taşıyan sosyal bağlar konusuna ilişkin düşünceler şunları içerir:
- Yakın aile bireylerine yapılan ziyaretler (kendi çocuğunu ziyaret yada diğer yakın aile bireylerini ziyaret vb.)
- Kız arkadaş/erkek arkadaş, nişanlı, partner/eş ziyaretleri (ilişki uzun vadeli olmalı ve ciddi nitelik taşımalıdır)
- Etkinlik/vaka olma durumu (düğün, cenaze töreni, vaftiz töreni, spor etkinlikleri vb.)
- Ciddi hastalık durumu yada yakın bir aile bireyinin vefatı gibi durumlarda."

-Bir vize danışmanlık şirketi web sitesinden.

19 Ekim 2010 Salı

ez (ben)

'ez amade me (hazırım), az lı vırım (buradayım), beli (evet).'


KCK davasindan-
http://bianet.org/bianet/insan-haklari/125519-kck-davasinda-kurtce-savunmaya-ret-sanik-sayisi-152-oldu

13 Ekim 2010 Çarşamba

sinizm

"İnsanın erdem ve mutluluğa, hiçbir değere bağlı olmadan bütün gereksinmelerden sıyrılarak kendi kendine erişebileceğini savunan Antisthenes'in öğretisi."

wikipedia-
http://tr.wiktionary.org/wiki/sinizm

9 Ekim 2010 Cumartesi

alinti 02-

Freud'un wo es war, soll ich werden (idin oldugu yerde, ego da olacaktir (ben de olacagim)) sözünü bu sekilde okumamiz gerekir: Sen; özne, kendini semptomunun coktandir bulundugu yerle özdeslestirmelisin; semptomunun 'patolojik' tikelliginde varligina tutarlilik veren unsuru görmelisin.
Slavoj Zizek ; "Ideolojinin Yüce Nesnesi" s:90

23 Ağustos 2010 Pazartesi

Do_



İnan ki ne diyim, nasıl söyliyim bilemedim..Yolunu bulamadım, böyle birşey yaptım..
Do_ from oezlemyilmaz on Vimeo.

5 Ağustos 2010 Perşembe

Oda sicakliginda

Aydan Murtezaoglu / 'Oda Sicakliginda' 


















gitmekten bahsediyorsun,
sanki cok kolaymis gibi

e söyle o zaman,
ben gidersem kim bakacak geride birakanlara,
ben gidersem kim kalacak geride kalanlarla,
gidenler benden önce gittiler, anlamiyorsun
gitmek icin gece kalanlarlayim ben,
gidersem kalamam kalanlarin uzaginda.
hem simdi gidersem bekler gelemeyenler,
hem bir de gelenlerin gidisleri var,
anlayacagin cok isim var,
daha gelenler gidecekler,
gidemem gelenlerin gidecegi yere,
gelecek olanlardan önce.
bir de sürekli gitmekten bahsetmesen,
ben seni tutmiyim o zaman sen git istersen,
ama unutma ki eger gidersen,
gelisini bekleyecek kimse kalmaz burada ben de gidersem,
velhasil gidemem ben,
ben gidersem kim kalacak  geride 
ve kim bekleyecek dönüsümü benden baska?

15 Şubat 2010 Pazartesi

alıntı 01-

"...Lacan'ın aptal tanımı, kendisiyle dolaysız olarak özdeş olduğuna inanan kişidir, kendisine karşı diyalektik olarak dolayımlanmış bir mesafe almaktan aciz kişi; tıpkı kral olduğunu zanneden, kral oluşunu kendisinin de bir parçasını oluşturduğu bir öznelerarası ilişkiler ağının ona yüklediği simgesel bir görev olarak değil de kendi dolaysız özelliği/mülkü olarak gören bir kral gibi (Wagner'in hamisi Bavyera'lı II.Ludwig, kral olduğunu zanneden bir aptal olan krallara örnek verilebilir)." Slavoj Zizek, İdeolojinin Yüce Nesnesi, s:61.

24 Ocak 2010 Pazar

uneven development; eşitsiz, istikrarsız, eğri büğrü gelişim


http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalHaberDetay&ArticleID=976379&Date=24.01.2010&CategoryID=99

Haberde Haiti'nin içinde bulunduğu acı ve sefaletin Tanrısal bir varoluş, ya da bir kader hali olmadığı yazıyor. Adına medeniyet dedikleri, o çapı dünya kadar geniş (global) mecburi varoluş modunun Haiti'den geçerken  'homojen' ve 'adil' tavrını nasıl değiştirdiğini anlatıyor. İşte bunun adına eşitsiz gelişim diyorlar. Harvey'in deyimiyle 'uneven development'...Bu kavram iki türlü düşünülebilir;

Birincisi kaynakların tüm dünyada herkesi eşit doyuramayacak olması olasılığına dayanıyor.Uneven; türkçede kelime karşılığı olarak eşit olmayn, istikrarsız, eğri büğrü gibi kelimelerle karşılanıyor. Sanki biraz  bir evin her metrekaresini eşit ısıtamayacak bir ısıtma sistemine benzetilebilir. Kaynağın en yakınındaki duruma göre ideal ısınırken ya da sıcaktan bunalmaya başlarken, bir şekilde uzakta olanın, ısınma umudunun yanında (çünkü bir yerlerde birilerinin ısındığını biliyor en uzaktaki), soğuktan donma tehlikesi ile karşı karşıya gelmesi hali gibi...

İkincisi ise hem ilkini çürüten hem de onunla, ona karşı var olabilen bir durum; Kapitalizmin bir işleyiş biçimi olarak iç dinamikleri nedeniyle zaten adilane olamayacağı gerçeğine işaret ediyor... Kapitalizmin Uneven; yani eşitsiz, istikrarsız, eğri büğrü tavrı içsel dinamikleri nedeniyle mecburi. Yani kapitalizm kendini var edebilmek, varlığını sürdürebilmek için medeniyetler ve coğrafyalar arası 'uneven' yani eşit olmayan, istikrarsız, eğri büğrü bir gelişimi dayatmak zorunda. Yani bu, kasıtlı bir varoluş hali. Bir yerlerde birilerinin tıka basa doyması için diğer yerlerde başka birilerinin açlık, acı ve travmalar içinde yaşamaya terk edilmesi hatta haberde de okunabileceği gibi bu hale itilmesi gerekiyor. Uneven olan; kapitalizmin iç dinamikleri nedeniyle olagelmiş olan değil; yani bu adaletsiz ve istikrarsız gelişim "ne yazık ki medeniyetin her yere yetişmesi mümkün değil, çok üzgünüz"le açıklanabilecek bir şey değil. Bu bir mecbur bırakılma, acizleştirilme hali. "Benim daha fazla doymam için senin aç kalman gerek!" acımasızlığı...

Deprem sonrası Haiti'de 1.5 milyon insan evsiz kalmış durumda. Yine okuduğumuza göre ölüsü de dirisi de Sam amca için para etmeyen bu insanlar toprak altına üst üste istifleniyorlar (bkz;toplu mezar)...Leonardo Di Caprio da 1 Milyon dolar vermiş Haiti insanlarına. Amerika bir yandan sağda solda 'Haiti'ye yardım edelim!' '1 milyon dolar, 2 milyon dolar, yok mu artıran!' diye yardım kampanyalarının en çok bağıran çığırtkanı olma çabası içindeyken diğer yandan yalnız, aç ve evsiz kalan Haiti'lilerin bazıları bir şekilde becerirler de içeri sızmayı başarırlar korkusuyla ülke sınırlarını Haiti'lilerden korumaya çalışıyor. Tehditkar, saldırgan ve egosantrik kişiliğinin ardında yardımsever bir 'Sam amca' nın da bulunduğunu göstermeye niyetleniyor. Amerika, tüm dünyayı, kendi varoluşunu andıran bir trajediye sürüklediğini hepimize bir kez daha hatırlatıyor...

Fotoğraf; Kaynak: radikal.com.tr


Clinton Bush Haiti Fund PSA from White House on Vimeo.